TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliği ile düzenlenen Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 39. kez kapılarını kitap severlere açtı. Kovid19 tedbirleri nedeniyle 2 yıldır düzenlenemeyen fuar, katılımcıların yoğun ilgisine sahne oluyor.
İmza günü ve söyleşi gibi etkinliklerin de yer aldığı fuarda yazar Ece Ataer Librum Kitap standında düzenlenen imza gününde okurlarıyla buluştu. Ataer’le, 28.5 Buçuk Harfli Bibliyofil ve Kızıldere’nin Sesi Aşık Sinem Bacı isimli kitaplarının ardından geçtiğimiz günlerde raflarda kendine yer bulan Sosyopolitik Şarap kitabı üzerine konuştuk.
Ece Ataer
Assos’ta başlayan kültür
“Yeryüzünde hiçbir zaman acılarını uykusunda yeterince dindiremeyen, adı sanı bilinmeyen sayısız insan vardır. Şarap onlar için şarkılar ve şiirler yazar” der Baudelaire. Fakat bu kez şarap yazar değil yazılan konumunda, yazar ise Assos’ta, şarap kültürüne sahip bir bölgede büyüyen Ece Ataer. Şarabın Assos’ta turşu ve zeytin kurmak gibi gündelik hayatın bir parçası olduğunu söyleyen Ataer şarabın kültüründeki yerini şu sözlerle ifade diyor: “Ben Assos’ta büyüdüm, Assos’ta o zaman bağlar vardı. Şu anda tabii kalmadı ama bir dönem herkesin ufak da olsa bir bağı vardı. O bağlarda zamanı gelince, toplu halde önce köy bağbozumuna giderdi. Sonra herkes kendi üzümünü, kendi tüketeceği kadar şarap yapardı. Siz çocukluğunuzda bunu biliyorsanız, bu sizin kültürünüzün bir parçası haline geliyor.”
“Şaraba hakkettiği değeri vermek amacıyla yazdım”
Şarabın, zeytin ve peynirle birlikte Ege’nin üç dilini oluşturduğunu ifade eden yazar bu üç unsurdan biri olan şarabın son 20 yılda ideolojik nedenlerle geri plana atıldığının altını çizdi. Şarap, zeytin ve peynirin keçilerle ilişkili olduğunu belirten Ataer, “Keçiler süt üretirler, doğal gelişimlerini zeytin bahçelerinde tamamlarlar ve şarapta da keçiler Dionisos’la birlikte hareket ederler. Bu üçlü Ege’nin kutsalıdır” ifadelerini kullandı. Kitabın yazım sürecinde bu derece ince bir birikimle karşılaşacağını tahmin etmediğini belirten Ataer, şarabın insanların kültürünü, dinini ve uygarlığını değiştirecek kadar etkin bir madde olduğunu vurguladı ve ekledi: “Antik Yunan’da şarabın özellikle kadınların hayatında büyük bir yeri var. Yasak olmasına rağmen çocuk erginlenme ritüellerinde şarap var.”
“Kitap fuarlarının temelinde şarap kültürü var”
Antik Yunan’da şarap tanrısı olarak da bilinen Dionisos’un diğer tanrılardan farklı olarak halkın tanrısı olduğunu söyleyen Ataer sözlerine şu şekilde devam etti: “Dionisos hem sarhoştur hem özgürdür, devleti takmaz isyanların başındadır. Dolayısıyla şaraptır insanları motive eden.” Batı toplumlarda yer alan karnavalların Dionisos Festivali’nden türediğini ve dolayısıyla temelinde şarabın olduğunu anlatan yazar, kitap fuarlarının da köklerinde karnavalların ve şarap kültürünün yer aldığını belirtti. Ataer ayrıca karnavalların batı ülkelerinde bir protesto aracı olduğunu ve devlet denetiminden uzak olmanın tek yolu olduğunun altını çizdi.
Uygarlığın kökü şarap mıdır?
Şarabın bugünkü Ermenistan sınırları içinde yer alan bir bölgeden dünyaya yayıldığını söyleyen Ataer, şarabın önce Antik Yunan sonrasında da Roma İmparatorluğu’yla birlikte tüm dünyaya yayıldığını ve birçok kültürel unsurun şarap vasıtasıyla farklı toplumlara ulaştığını vurguladı. “Uygarlığın kökü şarap mıdır?” sorusuna cevap veren Sosyopolitik Şarap kitabının yazarı Ece Ataer bu soruyu “Evet” şeklinde yanıtlıyor. Ataer ayrıca şarabın Anadolu halkının kültüründe de kendine yer bulunduğunu ve İslamiyet’in Anadolu yorumunda şarabın “Ramazan hariç” çoğu kez mübah görüldüğünü de belirtti.
Sosyal dönüşümlerin bir parçası: Şarap
Ataer, sosyopolitik kavramının ve şarabın nasıl bir araya gelerek bu kitabı oluşturduğunu şu sözlerle aktardı: “Şarap insanların sosyal dönüşümlerinin bir parçası, aynı zamanda politik yasaklamalarla birlikte yine var olduğu için sosyopolitiğin temeli. Sosyopolitiğin içerisinde de sürekli bitmeyen bir dönüşüm vardır. Dolayısıyla bunu en iyi açıklayacak kelime sosyopolitiktir.” Pandemi döneminin bir Fellini filmini anımsattığını söyleyen Ataer, eve kapanma dönemine bakışını şöyle ifade etti: “Yemek kültürü evlerde öne çıktı, insanlar az da olsa cinselliklerini özgürce yaşayabilecekleri bir alan keşfettiler ve bunun temelinde yine şarabın getirdiği karnaval kültürü vardır.”
6 Yıldır devam eden bir edebiyat atölyesi
Ece Ataer’in ayrıca bir de edebiyat atölyesi var. Başlangıçta yüz yüze olarak yapılan atölye Kovid19 sonrasında çevrimiçi olarak devam ediyor. Atölyenin 6 yıldır devam ettiğini ve dünyanın farklı yerlerinden katılımcıların yer aldığını ifade eden Ataer, bütün katılımcılarının kadın olduğunun da altını çiziyor. Erkeklerin kendilerini fazla donanımlı bulduğunu ve bu gibi atölyelere katılmayı pek tercih etmediğini de belirten Ataer, son olarak ise yalnızca kadın okurlarına seslendi: “Bu kitap kadın okurlarıma bir fenomen armağan ediyor. Unutturmak istemiyorum çünkü özgürlüğün bir simgesidir aynı zamanda. Bugün bir kadın özgürce şarabını içiyorsa ve ben içiyorum diyebiliyorsa o özgürlüğü hatırlatmanın sembolüdür Sosyopolitik Şarap, tüm insanlık içerisinde yasaklara karşı koymanın sembolüdür.”