Birileri düzeltmeye çalışırken kötüyü, birileri de karanlığa hizmet etmeyi sürdürüyor; durmaksızın, soluk bile almadan… Klasik söylemlerle, gidenlerin ardından ağlıyoruz her zaman ama çok çabuk unutuyoruz iyiyi de kötüyü de…
Mesela 13 Mayıs 2014’te, ekmeğini yerin binlerce metre altından çıkaran 301 maden işçisinin, sevdiklerini arkada bırakıp gidişini hatırlayanımız kaç kişi? Ya da hangimiz hatırlıyor 1 Ocak 2017’ye girdiğimiz gün yaşanan ve 39 kişinin hayatını sona erdiren Reina katliamını. Şehitlerimizi, afetleri, trafik kazalarında yaşamlarını yitirenleri kaç kişi kazıyor hafızalarına.
Sürekli kötü anılarla yaşamak tabii ki doğru değil. Zaten ben de bundan bahsetmiyorum fakat arada bir de olanları, gerçeği aklımızın bir yerine kazımamız gerekmiyor mu?
Alkent Yaşam dergimizin bu sayısında dosya konusu olarak yaşam kaynaklarımız, ormanlarımızı işledik. Hani geçen sene, ondan önceki sene ve daha önceki yıllarda ve son olarak geçtiğimiz ay yanan ormanlarımızı… Her şey gibi unuttuğumuz ormanlarımızı. Yanışını, yok oluşunu göz yaşlarıyla izlediğimiz ve kısa süre sonra bu yanışı bir kez daha unutacağımız ormanlarımızı.
Artık gidenin yerine yenisini koyma zamanı. Bu şüphesiz biraz zaman alacak. Bu nedenle elimizi çabuk tutalım ve okul yılarında öğretilen şarkıyı bir kez daha hatırlayalım. Bir kez daha ülke olarak o şarkıda söylenenleri hayata geçirelim yeniden… Çünkü, bir kez daha; tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumuzda. Hem de bir an önce.
Sevgiyle kalın…