Sanata Kanat Çırpan Renkler KELEBEKLER

Baharın şafağı ile birlikte, yüzyıllardır farklı anlamlara bürünen kelebeklere şimdi daha yakından bakıyoruz. Doğanın ve güzelliğin temsili olan bu canlılar, sanat tarihinde de köklü bir geçmişe sahip.

 

İngiliz sanatçı Damien Hirst, kompozisyonlarında, tuvallerinde sık sık zarif kanatlı kelebekleri kullanmasını “Herkes camdan korkar, herkes köpek balıklarından korkar ama herkes kelebekleri sever” şeklinde açıklıyor. Kelebekler, Hirst’ün kariyerinin başlarında, izleyicileri, kelebeklerin kozalarından çıkışlarını, sergi sırasında yaşam ve ölümlerini izleterek hayatlarının uçucu güzelliğine tanıklık etmeye davet eden 1991 tarihli “In and Out of Love” (Aşkın İçinde ve Dışında) adlı çalışması ile görüldü. Ardından “I am Become Death” (Ben Ölüm Oldum) isimli çalışmasında yaklaşık 3 bin çift kelebek kanadını sürekli değişen bir görüntüye dahil ederek ününü perçinledi.

 

FARKLI ANLAMLAR

İngiliz sanatçı, kelebekleri çalışmalarında yoğun şekilde kullanan en ünlü çağdaş sanatçı ancak bu zarif böceğin sembolik önemi ve sanattaki yeri çok çok daha eskilere, eski zamanlardaki sanatçılara ve bilginlere dayanıyor. Kelebek; ölüm ve dirilişin canlı sembolü oldu; güzelliğin geçici doğası olarak ve hatta dünyanın dört bir yanındaki kültürlerde farklı anlamlarda kullanıldı. Doğanın ve güzelliğin güvencesizliğinin yanında umudun simgesi ve hızla değişen dünyaya uyum sağlama yeteneği olarak anlamlandırıldı. Gerçekten de bu düşünceler, modern zamanlardan çok öncesine dayanıyor. MÖ 4. yüzyıldan beri sanatçılar, kelebeklerin kısacık yaşamından, zarif yapılarından, kırılganlığından ve ürkekliğinden büyülendi.

 

SONSUZ YAŞAM

Sanatta hayatın geçiciliğini anlatmanın en zarif ve en tarifsiz yolu kelebekler oldu. Hollandalı Altın Çağ sanatçısı Maria van Oosterwyck, sanatseverlere dünyevi lükslerin ve zevklerin geçiciliğini ve ruhun ebedi doğasını hatırlatan resimleri ile ünlüydü. Oosterwyck ayrıca en önemli tablolarına kızıl amiral kelebeklerini sık sık dahil etmesiyle de ünlüydü. Dönemin teologları, bu kelebeklerin İsa’nın dirilişinin ve sonsuz yaşam vaadinin kendine özgü sembolü olduğuna inanıyorlardı. Bu inanış, kelebeğin en mucizevi özelliğine işaret ediyordu; başkalaşım. Bir kelebek olarak ortaya çıkan tırtılın kozaya dönüşmesi, sembolik olarak İsa’nın yaşamını, ölümünü ve dirilişini yansıtıyordu.

Hollanda sanatının altın çağında kelebekleri tercih eden tek sanatçı Oosterwyck değildi; Coorte ve Rachel Ruysch da dahil olmak üzere çağdaş natürmort ressamları da bol kelebek tasvirleriyle tanınıyordu.

KELEBEK KOZASI VE İNSAN

Kelebeğin mucizevi değişim özelliği erken zamanlarda güzelliğin aşağılık taraftan kurtulması olarak dillendirilse de günümüzde, ne olursa olsun, değişebilme ve hayatta kalma potansiyeline sahip olma anlamını taşıyor. Ancak kelebekler aynı zamanda kendimizin dahası içsel, ruhsal benliklerimizin sembolüydü. MÖ 300’lü yıllarda bu canlılar, Taoizm dininin ve felsefesinin bir parçası oldular ve Çinli, Japon sanatçılar için eşsiz bir ilham kaynağı haline geldiler. Hemen hemen aynı zamanlarda, 5 bin mil kadar batıda Antik Yunan düşüncesinde de çarpıcı biçimde benzer bir kavram ortaya çıktı. Aristoteles, bir kelebeğe atıfta bulunarak insan ruhu anlamına gelen ‘psişe’ (psyche) kelimesinin ilk kaydını ‘The History of Animasls’ (Hayvanların Tarihi) isimli kitabında yaptı. Tırtılların kozalarının mezar gibi olduğu ve ortaya çıkan kelebeğin bedeninin ölümden sonra hapishaneden kurtulan ruh olduğuna inanıldı. Yunan mitolojisinde ruhun tanrıçası Psyche, genellikle bir kelebekle tasvir ediliyor. Bu sebeple ruh tanrıçası tasviri yapan pek çok sanatçı eserlerinde kelebekleri kullandı. Kelebeklerin ruha olan atfı birçok çağda ve kültürde kendine yer buldu ve bulmaya devam ediyor. Öyle ki, 17. yüzyıl İrlanda’sında yayınlanan bir ferman, beyaz kelebeklerin öldürülmesini yasaklamıştı çünkü onlar çocukların ruhlarıydı.

 

HAYATTAYKEN DİRİLEN CANLILAR

Kelebeğin bu gerçekçi ama hafif ürkütücü ilhamı zamanla daha romantik bir hal aldı. Örneğin, sembolist sanatçı Odilon Redon; kelebekleri, eserlerine kabuklar ve çiçekler ile birlikte dahil ederek, sanatın uyandırabileceği uhrevilik ve mucize duygusuna görsel bir bakış sundu. Van Gogh, yaptığı bir serinin tamamını kelebeklere adadı. Onlarda kadınların ve erkeklerin hayatlarını değiştirme yeteneklerinin vaadini ve önlerinde daha iyi bir gerçekliğin ön izlemini gördü.

Daha derin bir örnek ise Frida Kahlo’nun ‘Diken Kolyeli ve Sinek Kuşlu Otoportre’sinde (1940) görülüyor. Kelebeklerin Kahlo’nun kafasında bir hale oluşturduğu bu eser için bilginler, Kahlo’nun gençliğinde neredeyse ölümüne sebep olacak olan otobüs kazasının ardından yeniden doğuşunun simgesi yorumunda bulundular. Ve dolayısıyla kelebekler, daha yakın bir an için, henüz hayattayken bir dirilme olasılığını güçlendirdiler.

 

SEMBOLİK MUTASYON

20’inci ve 21’inci yüzyılda da kelebekler vanitas sembolü olmaya devam ediyorlar; hayatın geçiciliğini, yanılgıya düştüğümüzü ve lükslerin gelip geçiciliğini hatırlatıyorlar. Ancak kaçınılmaz olarak, verilen mesaj, koşullara uygun olarak mutasyona uğradı. 1950’lerde Fransız sanatçı Jean Dubuffet, soyut çalışmalarında kanatları koparılmış kelebekleri kullandı. Dubuffet’in kelebekleri, yakın zamanda sona ermiş olan II. Dünya Savaşı’nın ve onun yarattığı yıkımın bir anımsatıcısıydı. Damien Hirst ise kullandığı canlı kelebeklerle ölümün şaşırtıcı güzelliğine ve onunla olması gereken barışıklığa vurgu yapıyor.

Kelebekler şimdi de hem bilimsel hem de kültürel nedenlerle iklim değişikliğinin simgesi haline gelmeyi bekliyorlar, en azından pek çokları tarafından istenen bu.

Değişim için büyük hareketler güçlü sembollere ihtiyaç duyarlar. Picasso’nun güvercini sonsuz kadar Dünya Barış Konseyi’nin logosunda kalmaya ve barışı simgelemeye devam edecek. Gökkuşağı bayrağı LGBTİ ile birlikte kalmaya devam edecek. Bu simgeler, farklı geçmişlere ve milletlere sahip insanların eylemlerini birleştirmede önemli bir oynuyor ve birtakım ideale görsel bir kimlik kazandırdılar. İlgililer de buradan yola çıkarak “iklim krizi eğer bir sembol arıyorsa, bu, yalnızca ekosisteme aşırı duyarlı olmakla kalmayıp sanat tarihinde anlamlarla dolu bir yeri olan kelebek olabilir” diyor.

Ki bu anlamı kelebeklere yüklemeye başlayanlar da oldu. Nijerya kökenli İngiliz sanatçı Yinka Shonibare, 2015 tarihli “Butterfly Kid” isimli heykellerinde iklim değişikliğini kelebekler aracılığıyla sanat tarihine aktardı. Kelebek kanatlarını filizlendiren figürler, göğe yükselmeye hazır bekliyor. Shonibare, heykelleri ile doğanın insan tarafından kötü yönetilmesi ile yok edilen hayali bir gelecek dünyasından kaçışın fantastik bir vizyonunu simgeliyor.

Sadece bugün değil, tarih boyunca birçok sanatçı, tehlike altındaki doğaya kelebeklerle dikkat çekti ancak iklim krizinin ve dünyanın geleceğinin daha fazla konuşulduğu günümüzde sanatın kelebeklere ve onlar üzerinden yapılacak söylemlere daha fazla ihtiyacı var gibi duruyor.

 

Kelebek ve kadınlık…

Japonya’da kelebeğin aile armalarında, origamide, kimono tasarımlarında ve Edo döneminin tahta baskılarında (ukiyo-e) görünen zengin bir sembolik geçmişi var. Ülkede kızlıktan kadınlığa geçişin sembolü olan kelebekler, aynı zamanda pek çok kadın ritüel ve deneyimine de anlam katıyor.

 

M.Ö. 30 döneminden kalan Roma mozaiğindeki kafatası ve tekerlek arasındaki kelebek, insan ruhunu temsil ediyor.

 

Vincent van Gogh, Büyük Tavus Kuşu Güvesi, 1889

 

Damien Hirst, I Am Become Death

 

Nebamun Av Kuşları, MÖ 1390-1352

 

Dosso Dossi, Jüpiter Kelebekler, 1522-24

 

Salvador Dali, Kelebekli Manzaralar

 

Thomas Gainsborough, Ressamın Kızları Kelebeğin Peşinde (1756)

 

Yanagawa Shigenobu I, Kelebek Kostümlü İki Dansçı, 11820’ler

 

Odilon Redon, Kelebekler, 1910

 

Charles Edward Perugini, Geçici Neşe

 

Maria van Oosterwijck, Flower Still Life

 

Jacques-Louis David’in Cupid and Psişe’sinde (1817) kelebek, ruhun tanrıçası Psyche’nin başının üzerinde uçuyor.

 

Yinka Shonibare, Butterfly Kid, 2015

Son Eklenenler

Japonya’da ‘Beni-Koji’ tüketimi: Beni-Koji ile ilgili ölüm sayısı artıyor

Japonya'da takviye diyet gıdası beni-koji nedeniyle yaşanan ölümlerle ilgili endişe artıyor. Kobayashi Pharmaceutical Co. firmasının açıklamasına göre,...

Rüyalardan doğan manastır: Sümela

Trabzon’un yemyeşil vadisinde sanki sırtını ardındaki dağa yaslamış gibi bin 600 yıldır ayakta duruyor. Uçurumun kenarında adeta...

Hayatlara dokunan bir psikoterapist: BAŞAK GÜRTEKİN TOPRAK

Bir Klinik Psikolog, Çift ve Aile Terapisti, akademik hayatını sağlık politikalarına adamış bir aktivist, aile şirketlerine danışmanlık...

Alkışlar Nevin Yılmaz’a

Başarılı tiyatro oyuncusu Uğur Aslan, “Afara: Bir Arabesk Müzikali” isimli oyununu kanser hastası kadın depremzedeler için sahneledi....
spot_imgspot_img

İlgili Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img