Tek Kişilik Dev Kadro: Sevil Mumcu Çak

Alkent Yaşam’ın bu sayısında yorulmaktan, dahası hayattan korkmayan bir annenin, bir ressamın, bir mimarın, bir müzisyenin, çok yönlü bir sanatçının evine konuk olduk. O, sorularımızı cevapladıkça aydınlandık. Çoğumuz, dünyanın kendi ekseninde döndüğü 24 saatlik dilimin yetersizliğinden yakınırken, aslında bir güne neler sığdırabileceğimizi anladık. Eğer kendisini şu ana kadar tanımadıysanız, bu müthiş insanın hikayesinde gücün, dik duruşun, sanatın ve daha birçok güzel şeyin formülünü bulacaksınız. İşte Sevil Mumcu Çak ve baş döndüren hikayesi…  

SEVİL HANIM, SİZİ KISACA TANIYABİLİR MİYİZ?  

1976 yılında İstanbul’da doğmuş ve büyümüş, aslen Malatyalı bir ailenin tek kızıyım. Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığında, O’nun yolunda ilerleyen, O’nun yolunu ilke edinmiş, bilime ve sanata gönül vermiş, Allah korkusuyla değil, Allah sevgisiyle büyütülmüş, iki oğluna ömrünü adamış bir anneyim… Her zaman evlatlarım için yaşadım. İki oğlum da başarılı ve hayat karşısında güçlü olsunlar diye savaştım. Bu savaşı verirken pozitif enerjimden, güler yüzümden ve çevreme karşı olumlu mesajlar vermekten asla vazgeçmedim.

POZİTİFLİK DEDİNİZ… KUANTUM ENERJİSİ VE DÜŞÜNCE GÜCÜ İLE İLGİLİ KİŞİSEL GELİŞİM METODLARINA İLGİNİZ VAR MI?

Evrene yolladığım tüm mesajları misliyle olumlu bir şekilde geri aldım. Kötü düşünmedim, kötü bakmadım. Kuantumu uygulamış biri olarak, evren bana hep güzellikler verdi. Okumadığım kuantum kitabı kalmadı ve herkese şiddetle tavsiye ederim. Evren, sizden duyduğu istekleri yine size veriyor. Siz ne derseniz onu yaşıyorsunuz. Bu nedenle aklımdan geçenleri hep tartarak söylerim. Bu bana nasıl döner, diye düşünürüm. Nazarı, kötü enerjiyi yok ederim, asla üstüme almam, “benimdir” demem. İyilik ve güzelliklere dönüktür kalbim. Kimseyle derdim olmaz.

HAYATTAKİ KIRMIZI ÇİZGİLERİNİZ NELERDİR? AYRICA SEVİL MUMCU ÇAK’I EN ÇOK NE MUTLU EDER?

Hayatımda en sevmediğim şey gri olmaktır! Ya siyahtır ya da beyaz… Arada kalmam, arkadan konuşmam. Bazen acısını çeksem de ilkelerimden, bildiğim yoldan vazgeçmem ve düşüncem ne ise karşımdakine direkt söylerim. Kimileri için “hayır” demek zordur ama dediğim gibi ben oldukça net bir kişiyim. Bunları yaşadıkça öğrendim. Yaşanmışlıklar hayattaki en büyük fakültedir. İnsan yaşadıkça öğreniyor, akıllanıyor. Beni en çok mutlu eden şey sevdiklerimin mutluluğu. Onlar için canımı hiçe sayar, mutlulukları için en çılgın şeyleri bile yapabilirim. Çünkü hayat, sevdiklerini mutlu ettiğin kadar mutlu olmanı nasip ediyor.

ŞİMDİ ÇEVREMİZİ SARAN BU MÜTHİŞ TABLOLARA GELELİM… RESİM TUTKUNUZ NASIL BAŞLADI?

Küçüklüğümde, teyzem ortaokula gittiği dönemde bizimle yaşardı ve çok güzel resimler çizerdi. Annem, teyzemin yaptığı resimleri duvarlara asardı. Ben de “Bir gün güzel resimler çizeceğim ve annem onları da duvara asacak” diye hayal ediyordum. Resim sevgimin çıkış noktası bu. Şu anda annemin, babamın evinde asılı duran bütün tablolar benim eserim. Bu açıdan bakıldığında, çocukluk hayalimi gerçekleştirdim.

PEKİ, BU GÜZEL TABLOLARI, TİCARİ OLARAK DEĞERLENDİRMEYİ DÜŞÜNMEDİNİZ Mİ?

Ben tablolarımı hiçbir zaman bir galeri ürünü ya da ticari bir meta olarak görmedim. Kendim için yaptım. Çocuklarım küçük yaştayken bu boyanın, sanatın kokusunu özümsesinler istedim.  Şu ana kadar bir sergi düşüncem olmadı. Yaptığım tabloları sevdiklerime hediye ederim. Küçük oğlum Görkem, Türkiye’deki en iyi çocuk ressam seçildi. Bu nedenle dünyaca ünlü 25 ressamla birlikte Kapadokya’daki bir resim festivaline katıldık. Bir hafta boyunca ben de bu etkinlikte resimler yaptım. Orada yaptığım bir resme talip oldular ve bana “Ankara’da Lösante Hastanesi’nin duvarlarında sergilememiz için, iki eserini verebilir misin?” dediler. Kabul ettim ve resimlerin halen orada asılı bir vaziyette duruyor.

HERHANGİ BİR RESİM EĞİTİMİNİZ VAR MI? KENDİNİZİ HANGİ AKIMA YAKIN HİSSEDİYORSUNUZ?

Dediğim gibi, resim çocukluk hayalimdi ve bu alanda temel bir eğitimim yok. Ancak şu aralar, Türkiye’de yaşayan dünyaca ünlü İranlı ressam, muhteşem insan Shoeib Ahmadi’den resim dersleri alıyorum. Vladimir Volegov, Fabiano Millani, Frida Kahlo, Salvador Dali ve çocukluğumuzun ressamı Bob Ross sevdiklerim arasında. Kendimi herhangi bir akıma bağlı hissetmiyorum ama tablolarımda ağırlıklı olarak kadını çalışıyorum. ‘Sevil’in Kadınları’ isimli bir sosyal medya hesabım var. Çizimlerimi bu mecrada herkesle paylaşıyorum. İşte bu noktada, doğanın varoluşu olan kadınlara yönelik farklı bir projem var. İki oğlum olduğu için kız çocuklarına ayrı bir özlem duyuyorum. Sevil’in Kadınları, Doğu’daki kızların eğitimine katkıda bulunsun istiyorum. 2022 yılı içerisinde bu hedefe yönelik bir kişisel sergi planlıyorum. Karma sergilerde yer aldım ama bu ilk kişisel sergim olacak. ‘Sevil’in Kadınları’ Doğu’da zor koşullar altında yaşayan kızları okutacak.

SEVİL HANIM, SİZ AYNI ZAMANDA GİTAR, BAĞLAMA VE PİYANO ÇALIYORSUNUZ. RESİM TUTKUNUZU ÖĞRENDİK. MÜZİK, HAYATINIZIN NERESİNDE?

Pandemi döneminden önce gitar dersi almaya başladım. Bağlama derslerine başlama kararım ise babama olan büyük tutkumdan kaynaklanıyor. Ben bağlama sesiyle hamuru yoğrulmuş biriyim. Benim için saza vurulan her telin adıdır babam. Aşkım, sevdamdır babam. Geçen sene babam COVID-19’a yakalandı ve çok ağır geçirdi. 10 gün hastanede yattı. Onu hastaneye götürdüğüm ilk gece aklımı yitirmiştim. Bu süreçte annemle beraber, babamı hiç yalnız bırakmadık. Bir gün hastane yolundayken, radyoda Ender Balkır’ın “Yola Bakın Belki Gelen Babamdır” türküsü çaldı. Darmaduman olmuştum. O sazın sesi, türkünün sözleri beni feryat ettirdi. O an, “Bir gün babama bir şey olursa, ben saz sesine türkülere küserim” dedim ve kararımı verdim. Ben bağlamayı öğrenip babamı türkülerde, sazın her telinde yaşatmalıydım. İyi ki de başlamışım. Şimdi baba kız karşılıklı saz çalıyoruz. Kursta öğreniyorum ve “Baba bunu öğrendim, hadi çalışalım” diyerek yanına koşuyorum.

PİYANO DA ÇALIYORSUNUZ… SIRADA HANGİ MÜZİK ALETİ VAR?

Çocuklarım küçükken, onları müziğe karşı yüreklendirmek için eve bir piyano aldım. Bu noktada, her anne ve babanın evlatları için iyi birer rol model olması gerektiğini düşünüyorum. Elinde telefon, internette sörf yapan bir annenin çocuğuna “Ders çalış ya da kitap oku” demesi, oksimoron bir tavır gibi geliyor. Ben 2010’da Modern Sanatlar Akademisi’nde piyano dersleri aldım. Çocuklarım evde bilgisayar oyunları oynarken, piyanonun sesini duydukça kendi istekleri ile yanıma gelip müziğin ve sanatın içine girmiş oldular. Büyük oğlum Ataberk de küçük oğlum Görkem de piyano çalıyor. Görkem hiçbir eğitim almadan saz çalıyor ve şimdi gitar kursuna da başlayacak. Ben bu enstrümanların hakkını verdikten sonra bir de ut öğreneceğim. Çünkü eşim benim ut çalmamı da istiyor. Öğrenmenin sonu yok.

TOSKANA’DA OTURDUĞUNUZ EVİN ÇİZİMLERİNİ DE SİZ YAPTINIZ. MİMARLIK NEREDEN GELİYOR?

Şu an oturduğunuz koltuktan, TV ünitesine, bahçedeki havuzdan odalara kadar evimizdeki her şeyi ben tasarladım. Bahçede gördüğünüz ağaçları ve bitkileri kendim seçtim. Resim altyapım olduğu için bütünü iyi bir şekilde görebiliyorum. Bu evin yapım aşamasında dört ay boyunca tabure üzerinde oturdum. Ustalar ve işçilerle birlikte burayı tamamladık. Her gün kendi ellerimle yaptığım poğaça ve börekleri ustalara getirdim. Sizin için bir şeyler yapan insanlara saygılı olmalısınız ve ben ustalarımıza hep saygılı yaklaşmışımdır. Mimarlara saygım sonsuz ama eğer ben bir şeyi yapabiliyorsam, kendi zevkimin bana satılmasını istemem. Evimizi tamamladıktan sonra, eşimin Trakya bölgesinde yer alan topraklarında başlayan inşaatların da mimarlığını yapmaya başladım. Tabii, bu işin okulunu okuyan, yıllarını bu meslekte harcayan mimarların hakkını sonuna kadar vermek gerekir. Sonuçta ben bu işte alaylıyım.

SEVİL HANIM, ŞU ANA KADAR DİNLEDİKLERİMİZ GERÇEKTEN DE BAŞIMIZI DÖNDÜRDÜ. PEKİ PROFESYONEL İŞ VE EĞİTİM HAYATINIZ…

Babam gümrük müşaviridir. Ben üniversitede işletme okudum. İngiltere’de Cardiff University’de İngilizce eğitimi aldım. İş hayatımda ilk olarak babamın gümrük müşavirliği bürosunun muhasebesini tuttum. İlk oğlum Ataberk’e hamile kalınca işten ayrıldım. Sonrasında da ikinci oğlum Görkem geldi. Oğullarımın arasında 2,5 yaş var. İş hayatına dönmek istediğim bir dönemde, Ataberk’in gittiği, evimin yakınlarındaki çocuk yuvasına ortak oldum. Fakat anaokulunda benimle olsalar da çocuklarıma vakit ayıramadığımı fark ettim ve yuvayı devrettim. O beş sene boyunca yoğun tempolu ama çok güzel vakit geçirdim. O tempoya alışınca boş durmak olmazdı ve önemli metal firmalarından birinde satış sorumlusu olarak işe başladım.

“EN ÖNEMLİ ŞEY İNSAN”

Orada çalışırken, çocuklarımı götürdüğüm ve bu bölgenin önemli sağlık kurumlarından olan bir hastaneden ‘halkla ilişkiler müdürlüğü’ teklifi geldi. Teklifi kabul ettim ve bu kez de sağlık sektöründe boy göstermeye başladım. Sağlık sektörünün ardından, lojistik alanındaki iş hayatım başladı. Gökbora Lojistik firmasında 12 yıl boyunca, 10 ayrı Avrupa ülkesinin operasyon müdürlüğünü yaptım. Yine yoğun tempolu bir işti ancak mesleğimi çok sevdim. Bu iş bir anlamda hayatıma da yön verdi. Çünkü eşim Şenol Bey’le de bu iş sayesinde tanıştım ve evlendim.

SEVİL HANIM BİZİM İÇİN MÜTHİŞ BİR MUHABBETTİ. SÖYLEŞİMİZİN FİNALİNDE SON OLARAK NELER EKLEMEK İSTERSİNİZ?

Son olarak şunları eklemek istiyorum… Bir kadının hayatındaki rotası önce babası sonra eşidir, sizi yüreklendiren dalgalarla nasıl boğuşmanız gerektiğini gösteren aynı zamanda dalgaların arasında boğulmanıza engel olan da eşinizdir. Yürekli ve yeniliklere açık, ufku geniş bir eş, bir kadın için en büyük cevherdir. Ben bu anlamda çok şanslıyım. Beni her konuda yüreklendiren, arkamda dağ gibi duran, “Sen ne yapsan güzel yaparsın, bu işin de üstesinden gelirsin Sultanım” diyen çok değerli bir eşe sahibim. Hayatımdaki en büyük ‘iyi ki’m; önce evlatlarım, sonra canım eşimdir. Rabbime binlerce şükrümdür. Hayatımın ikinci şansında, yüzümü güldürdüğü için Rabbime konuda minnettarım…

Son Eklenenler

Japonya’da ‘Beni-Koji’ tüketimi: Beni-Koji ile ilgili ölüm sayısı artıyor

Japonya'da takviye diyet gıdası beni-koji nedeniyle yaşanan ölümlerle ilgili endişe artıyor. Kobayashi Pharmaceutical Co. firmasının açıklamasına göre,...

Rüyalardan doğan manastır: Sümela

Trabzon’un yemyeşil vadisinde sanki sırtını ardındaki dağa yaslamış gibi bin 600 yıldır ayakta duruyor. Uçurumun kenarında adeta...

Hayatlara dokunan bir psikoterapist: BAŞAK GÜRTEKİN TOPRAK

Bir Klinik Psikolog, Çift ve Aile Terapisti, akademik hayatını sağlık politikalarına adamış bir aktivist, aile şirketlerine danışmanlık...

Alkışlar Nevin Yılmaz’a

Başarılı tiyatro oyuncusu Uğur Aslan, “Afara: Bir Arabesk Müzikali” isimli oyununu kanser hastası kadın depremzedeler için sahneledi....
spot_imgspot_img

İlgili Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img